MENÜ
KADIN ERKEK
X
Aradığın kriterlere uygun ürün bulunamadı.
Aradığın kriterlere uygun ürün bulunamadı.
İlgili Kategoriler
İlgili Markalar

Nike Total 90

Nike Total 90: Bir ayakkabının taşıdığı hafıza
Giyildiği her anı geri çağıran bir ayakkabı: o, hızın ve hatıranın ortak dili.

Sneaks Up


Zamanın ruhu bazen bir ayakkabının üstünde yaşar. Nike Total 90, 2000’lerin başında ayağa giyilen bir hız makinesiydi. Ama o yıllarda genç olan herkes için bambaşka bir şeydi: kendini ilk kez güçlü hissettiğin voleyi attığın ayakkabıydı. Kameraların kare kare çektiği jeneriklik bir golün içinde gördüğün turuncu çizgiydi. Mahalle maçının kazanan takımında, topu almak için en hızlı koşanda o vardı. Bazen topu sektiremeyen birinin ayağındaydı. Çünkü T90 herkese yakışırdı.

Sahada başlayan hikâye

Sneaks Up


2000 yılında çıkan ilk Total 90, dönemin futbol anlayışıyla birebir örtüşüyordu: yüksek tempo, sert oyun, fiziksel üstünlük. Nike’ın o dönemki tasarımları gibi T90 da “hissiyatı doğrudan ayağa taşıma” amacındaydı. Geniş yüzeyli üst kısmı, top kontrolünü artırıyor; asimetrik bağcık yerleşimiyle şut hassasiyeti güçleniyordu. Yani mesele hız değil, hızın yönetimiydi.

Total 90’ı giyen futbolcular da modelin karakterine uygundu: Wayne Rooney, 2006’da ayağında T90 ile saha kenarında çığlık atıyordu. Luis Figo, Portekiz formasıyla sahada salınırken, klasik kırmızı-siyah T90 modelini taşıyordu. Ronaldinho Barcelona’da fırtına gibi eserken T90 giyiyordu. Ne giydikleri kadar nasıl oynadıkları da akılda kaldı.

Bu ayakkabı, Nike’ın reklam evreninde de özel bir yere sahipti. “Take It to the Next Level” kampanyası, izleyiciyi futbolcunun gözünden sahaya yerleştiriyor, temposu düşmeyen bir çılgınlıkla ilerliyordu. Kurgusu müthişti ama en çok ayakkabılar akılda kalıyordu.

Sokaklara sızan estetik

Sneaks Up


T90
sahada bu kadar baskınken, sokak modasına adım atması uzun sürmedi. 2000’lerin ortasından itibaren futbolla büyüyen kuşaklar, bu teknik silüeti günlük giyime taşıdı. O yıllarda bu bir “stil tercihi” değil, tamamen içgüdüsel bir şeydi. Halı sahadan eve dönerken T90’ı ayağında bırakırdın çünkü zaten onunla bütünleşmiştin.

Ve şimdi, 2020’lerin ortasında, aynı içgüdü bu defa bilinçli bir arzuya dönüştü. Nike Total 90, günümüz stil dünyasının yeniden keşfettiği bir sembole dönüştü. Y2K estetiğinin parlaklığı, teknik ve yapısal detaylara duyulan ilgi ve arşivciliğin yükselişi T90’ı geri getirdi. Bugün onu sokakta görmek, retro bir jestten öteye geçiyor: bu ayakkabılar bilinçli bir stil tercihi.

Yeni nesil kombin kodları: 2025’te nasıl giyilir?

Sneaks Up


T90
, giyen kişiyi belli bir estetik alana çağırıyor ama ona katı kurallar dayatmıyor. O yüzden bu ayakkabı, artık cinsiyetli, yaşa dayalı veya “Spor yapıyor musun?” gibi filtrelerden bağımsız.

Bugünün T90 kombin enerjisi şöyle şekilleniyor: bol kesim naylon eşofmanlar ya da parıltılı trackpant’ler ile hiper-fonksiyonel bir görünüm; yüksek beyaz çorap + kargo şort ikilisiyle sahaya çıkmadan stilini tamamlayanlar; teknik bir polar, oversized tişört ya da yelekle yapılan üçlü katman oyunu; bol denim + şık olmayan ama cool duran eski bir tişört + T90. Renk uyumu yerine oran uyumu: çünkü bu ayakkabının formu zaten baskın, onu taşıyacak bir üst tercihi yeterli.

Bu ayakkabıyı giyen herkesin bir hikâyesi olması da cabası. Ve hikâyeler, stiller kadar kıymetli artık.

Geri dönüşün taşıdığı duygu

Nike, T90’ı yeniden üretmenin ötesine geçiriyor. Onu geri getirirken hafızayla estetik arasındaki sınırı da bulanıklaştırıyor. Belki de bir satış stratejisinden öte, çağrışım zincirlerinin kıymetini gösteren bir sembol.

Çünkü o ayakkabıyla çekilmiş bir fotoğrafın çoktan var. O frikikten önce bağcık sıkan birini muhakkak tanıyorsundur. Halı sahada topa son dokunuşu yapan çocuk, hâlâ en yakın arkadaşın. Ya da YouTube’da o golleri izlerken “Bunu ben de giyerim” diyen bir başkası toplu taşımada yanında oturuyor.

Bugün o ayakkabı yeniden vitrine çıktığında, yanında o anları da getiriyor. Top sesi, çim kokusu, kayarak müdahale izi. Ve belki de artık mümkün olmayan bir tür heyecan bu.

Nike Total 90, geçmişte kalmadı. Şu anki yerini geçmişin içinden değil, bugünün bakışından alıyor. Eskisi kadar sahada değil belki ama sokakta, Instagram’da, bir Story’nin içinde, bir playlist’in kapağında hâlâ çok görünür. Tekrar giyildiğinde, bu defa yeni bir jenerasyonun hafızasına kazınıyor. Ama özünde hâlâ aynı: hızın, gücün, kararlılığın karşılığı.

Ve bir tekme mesafesinde duran, unutulmamış bir dönemin sembolü.