1982'de Nike Air Force 1 , hem spor ayakkabı tutkunlarını hem de basketbol yıldızlarını büyüleyerek oyunun kurallarını değiştiren bir model ile ortaya çıktı. İlk kez, dönemin önde gelen NBA oyuncuları olan NBA yıldızı Moses Malone tarafından giyildi. Bruce Kilgore tarafından tasarlanan Air Force 1, yalnızca basketbol ayakkabısının ilk çıkışını yapmakla kalmadı, aynı zamanda performansta devrim yaratan Nike Air yastıklamayı sahaya tanıtan ilk model oldu.
Adidas Superstar, 1970 yılında halka tanıtıldı ve üst kısmı tamamen deriden yapılmış, ünlü kauçuk kabuk burunlu, alçak bilekli bir basketbol ayakkabısı olarak ilk kez piyasaya sürüldü. Üst düzey tutuşu, hafif esnekliği ve sahada gelişmiş korumasıyla sporcuların sevgisini kazandı. Bir noktada dönemin en büyük yıldızlarından Kareem-Abdul Jabar’da buna dahil olmak üzere ABD'deki profesyonel basketbol oyuncularının %75'i Superstar giyiyordu.
1985’te Bruce Kilgore tarafından tasarlanan ve Michael Jordan’ın ilk imza ayakkabısı Air Jordan 1, basketbol ayakkabıları ve sneaker kültürü adına tam anlamıyla bir milat.
Aslında şunu söylersek abartmış olmayız. Air Jordan 1 eğer olmasaydı ayakkabı dünyası kesinlikle şu an ki durumundan daha farklı olurdu. Nike markası şu an da olduğu gibi spor ayakkabı dünyasında söz sahibi olamazdı. Her şey 1984 yılında Michael Jordan’ın adidas’ı değil de Nike’ı tercih etmesiyle başladı. Sonrasını az çok biliyorsunuz.
Michael ve Swoosh ile ortaklık kurulduktan sonra, basketbolun gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu olacak adam için ilk özel ayakkabıyı yaratmak Nike tasarımcısı Peter Moore'a kalmıştı. Muhtemelen hepimiz Moore'un başarılı olduğu konusunda hemfikiriz. Air Jordan 1, 1985 yılında 65 dolarlık perakende satış fiyatıyla piyasaya sürüldü. İster inanın ister inanmayın, o zamanlar bir spor ayakkabı için bu çok büyük bir paraydı, bu da Air Jordan serisinin en başından itibaren daha yüksek bir seviyeye yükseltilmesi anlamına geliyordu.
Air Jordan 1 otuz yıldır varlığını sürdürüyor ve arkasında dünyadaki hiçbir spor ayakkabının eşi benzeri olmayan, sürekli genişleyen bir miras bırakıyordu. Nike'ın doğru zamanda doğru yerde olmasıyla başlayan şey, markanın bugünkü güç merkezine dönüşmesine yardımcı oldu ve tüm spor ayakkabı endüstrisini, Michael Jordan ve onun cesur siyah-kırmızı ayakkabıları olmadan asla ulaşamayacağı boyutlara taşıdı. Ve günümüzde koleksiyonculardan, sporculara, müzisyenlerden dansçılara herkesin ayaklarında olan Air Jordan 1, sokak modasının tartışmasız en ikonik siluetlerinden biri.
80’ler sadece yıldızları ile değil aynı zamanda basketbol ayakkabıları konusunda da milattı. Basketbola yatırım yapmak isteyen Nike’ın topuğa kadar uzanan uzun swooshlu bir planı vardı. 1985 yılında satışa sunulan Nike Dunk, markanın Jordan’lar ile basketbola odaklanmasını kolaylaştırdı ve sonrası için ürün gelişiminde ve basketbol ile sokak kültürünün arasındaki ilişkide resmen öncü tasarımlardan biri oldu.
Efsane tasarımcı Peter Moore tarafından tasarlanan ve yüksek kolej renkleri olarak adlandırılan Nike Dunk, döneminin en ikon ayakkabılarının sanatsal karışımıydı. Kısacası Nike’ın basketbol ayakkabıları için ortak bir tasarım çalışmasıydı.
Basketbol dünyasına 1985’te adımını atan Dunk, aynı zamanda o dönemler tüm dünyada çalkalanan sanat hareketi We Are The World ile aynı döneme denk geldi. Ancak bu bir tesadüf olamazdı. Müzik, eğlence ve spor tek bir amaç için bir araya gelirken Nike o yıllarda kusursuz bir bağlayıcı güç olarak ön plana çıktı. Basketbol sahasından sahnelere, sokak modasından reklam kampanyalarına kadar tüm eğlence kültürlerine dokunuşunu derinden yaptı.
adidas'ın birçok ikonu gibi kökleri spora dayanan Samba'nın efsanesi, 1949'daki başlangıcıyla başlıyor. Marka kurucusu Adi Dassler tarafından tasarlanan spor ayakkabının en eski versiyonu olan bu siluet, buzlu sahalarda çekiş sağlamak ve sporcuların donmuş zeminde antrenman yapmasına ve oynamasına olanak sağlamak için yaratıldı.
Her ne kadar başlangıçta zorlu Avrupa Kışı düşünülerek tasarlanmış olsa da, Samba daha sonra Brezilya'da düzenlenen 1950 FIFA Dünya Kupası'nda büyük bir tanıtım yapacaktı. adidas, bu Güney Amerika ülkesinde popülerlik kazanmak amacıyla futbol ayakkabısına, Brezilya'nın yerli dans ve müzik türünden ilham alan, artık kutsal sayılan adı ‘SAMBA’ olarak anılacaktı.
Yukarıda bahsedilen ilk çıkışını takip eden yıllarda, Samba birkaç kez yeniden tasarlandı ve bugün alışık olduğumuz versiyona giderek daha da yaklaştı. Bu değişikliklere paralel olarak ayakkabı hızla sahadan uzaklaşıyor ve sokak modasının hareketli silueti olarak akıllara kazınıyordu.
1977'de Vans, markanın büyüyen kadrosuna yeni eklenen Style 36'yı piyasaya sürdü. Onlarca yıl sonra Old Skool olarak yeniden markalanan silüet, daha fazla dayanıklılık için deri panellerin kullanıldığı ilk Vans kaykay ayakkabısı olurken Vans Old Skool’lar aynı zamanda Paul Van Doren'in rastgele bir çizimi olan ve daha sonra Vans markasının şaşmaz simgesi haline gelecek olan caz şeridini içeren ilk ayakkabıydı.
Converse All Star ilk olarak 1917 'de piyasaya sürüldü ve basketbol yıldızı Charles 'Chuck' Taylor 1921 'de Converse All Starların en büyük pazarlama gücü oldu. Bir yıl içinde markanın basketbol ayakkabısının yeniden şekillenmesine ilham verdi ve bu da "Chuck Taylor'' lakabının ortaya çıkmasına yol açtı. Converse ayrıca Taylor'ın imzasını ve all star yamasını onlara ilham veren sporcuya referans olarak ayakkabının yanına ekledi. Bu dönemde, Converse All Star öncelikle bir basketbol ayakkabısıydı ve Taylor bunu böyle ilan etti. Ayakkabıları satmak için Amerika Birleşik Devletleri'nde basketbol etkinlikleri düzenledi. Converse ayakkabıları tüm oyuncuları Afrikan-Amerikan oyunculardan oluşan ilk takım olan "New York Renaissance" basketbol takımını giydirmeye başladı. Takım yapılan 3128 atıştan 2588 isabet ile bir rekor kırarak tüm zamanların en başarılı takımlarından biri olmuş ve Converse'in başarısına yeni biri eklenmişti.
Puma Suede daha tasarlanmadan yani 1968'den önce dünya henüz spor ayakkabılarını boş zamanlarında giymeyi ya da daha iyisi kendi zevkleri için koleksiyon yapmayı benimsememişti. Bu, ayakkabıların amaca yönelik üretildiği ve PUMA ayakkabıların yalnızca antrenman ayakkabıları olduğu anlamına geliyordu.
Ancak dünya değişiyordu ve PUMA'nın ilk "yaşam tarzı" ayakkabısı, 1968'de Meksika Olimpiyatları öncesinde piyasaya sürülen "CRACK"ti.
Daha sonrasında ise basketbola yönelen bir siluet olarak karşımıza çıkan Puma Suede, döneminin yıldız NBA oyuncularından olan CLYDE Frazier ile saha içinde ve saha dışında olmak üzere birlikteliğini duyurdu. Siluet bununla beraber ününe ün katarken, Frazier ile sözleşme bitene kadar isim CLYDE olmaya devam etti, ta ki oyuncu ile sözleşmesi bitene kadar.
Sözleşme bitince ayakkabı uluslararası koleksiyona dahil edilirken artık Puma CLYDE için yeni bir isim gerekiyordu. O da Puma SUEDE’ten başka bir şey değildi.
Sonrasında sanki yıllardır Rap, breakdance ve grafiti bağlantılı hip-hop kültüründe siluetiyle çoktan varmış gibi bir algı oluşturan Puma Suede, sokak modasına öyle bir giriş yaptı ki adeta müzik ve sokak kültürünün birleştirici bir unsuru olarak kabul edildi.